Hayat Memat Üzerine

Anneannem

Onun bizler gibi ölümlü olduğunu hiç düşünmemiştim.

Yaşam ölüm konuları ne zaman konuşulsa onu örnek gösterdim, bir daha yapabilir miyim bilmiyorum. Hayatı nasıl kavradığını, hem zihinsel olarak hem de elleriyle…

Ona birşey olacak diye 25 yıl once başladım zaman zaman ağlamaya. Öyle tuhaf ki hayat, bir noktadan sonra onun dokuz canlı olduğuna kanaat getirip bu sefer anneme üzülmeye başladım. Annem öyle gayret etti ki, sadece yaşatmaya değil, “gerçek”, arzu ettiği gibi yaşamı sağlamaya. Seyahatler, dolu dolu gündelik hayat, aile buluşmaları, neler neler…

Maya 2,5 aylıkken konuşma sesleri çıkarmaya başladığında ikinci felçle beraber konuşamaz olmuştu. Ne kadar uğraşılsa da konuşamadı tam 9 yıl… Maya’yle aynı anda konuşsalar kıyamet kopardı diyordum, el vermiş çünkü… Konuşamadı, o otoriter, herkesin gelip akıl danıştığı, zehir gibi insan. Ama ifade edebildi, hiç geri kalmadı. Hesap sorma, sorgulama, takdir etme, onaylamama, tarif etme,  fırçalama, yepyeni isteklerde bulunma, gezme, tozma, dil olmasa da güçlü bir ifadeyle!

İstanbul’a her geldiğinde “bi daha gelemem belki” diyerek, tekerlekli sandalyesi ile ver elini Paris, İtalya, İsrail, Makedonya, umre nereleri gezdi! Bir de yazları gittiği köyünde köylülerine “Paris’i görmeyen hiçbir yeri görmemiştir” diyerek!

Pilliydi anneannem! Tam 3 pilin hakkını verdi. Aziz Nesin kalpten gidersek sağlam böbrekler ziyan olacak dermis, anneannem hiçbir organını ziyan etmedi.

Çıralı’da müşteri sezonu başlamadan once birkaç hafta kaldığımız olurdu birlikte. Sabah ekmek makinasında yaptığım ekmekle lezzetli kahvaltımızı yaparken onun sabah programlarını seyrederdik.

Tarhana, sirke, salça…

Anneannemin rahlesinden geçtik biz… Tasarruf, merhamet, ailenin dirliği çocuklarımıza şefkatli yaklaşım, öncelikler, hayattan zevk alma, merak, ilgi,  Öyle dolu dolu, öyle hakim, öyle akıl fikir sahibiydi ki… Büyük yer kaplıyordu. Sadece aile değil, geniş çevrelerden gelip akıl danışırlardı. Kendisini 15 yaşındayken kaçırmış olan, 15 yaş büyük “efendi” dedem inanılmaz bağlıydı “dilin kemiği yok” anneanneme.

İnanılmaz bir hafıza ve kayıt yeteneği vardı. Dolaplarını durmadan kontrol eder, envanter sayardı! Bize geldiğinde benim bile hatırlamadığım eşyaları sorar, takip ederdi. Tutumlu olmak, sahip çıkmak, gün gelir lazım olur saklamak çok önemliydi . Çok da becerikliydi. Eski eşya ve malzemeleri yaratıcı bir biçimde dönüştürür, kullanıma sokardı. Öylesine biriktirmezdi yani.

Koşulsuz ve sınırsız verirdi, ailesine, çevresine, korumak istediklerine… Enerjisi ve zihni hepsine yeterdi.

Bir başka bakıyorum artık benim için ördüğü, üzerinde Senem ve Nimet yazılı perdeye… Daha ortada çocuk hatta evlilik yokken “interden modellere bak” diyerek ördüğü çocuk kıyafetlerine…